Perşembe, Kasım 21, 2024

Lacancı Özne: Kök Salma ve Uzanım: Sütur ve Südur

-

Simgesel düzen denince söz, yazı, dil, insan anlaşılır. Oysa insan olmayan hayvanlar da simgeleme yaparlar, mesela fare topluluklarında hudut çizen fareler dayak yiyen farelerden daha farklı muamele görürler (Fidaner, 2021, 9 Ekim). Hatta ormanlarda ağaçların mantar iplikleri (mikoriza, miselyum) aracılığıyla “konuştukları” düşünülmektedir (Yong, 2017). Bitki ve hayvanlardaki imleyişle insanlardaki imleyişin en azından temel mekanizma bakımından özdeş olmaması için hiçbir neden yoktur. Hatta Lacan’ın yazma ve durma formüllerine dayanarak bilgisayarlarda dahi aynı simgeleme süreçleri bulunabilir (Fidaner, 2021, 6 Mayıs; Fidaner, 2021, 16 Mayıs). Bu yazıda Lacancı özneyi sütur-südur (dikiş-yayılım) bileşimi olarak tarif edeceğiz ve şemalaştıracağız; fare, ağaç, köksap mecazlarıyla da bu diyalektiği örnekleyeceğiz (Fidaner, 2021, 12 Ekim). Lacan’ın yazma ve durma formüllerini yeniden Türkçeleştirerek başlayalım:

1) Gerekli durmadan yazılandır: “İğdişten muaf biri var.” Gereklilik doğruluğu oluşturur.

2) Mümkün yazılıp durandır: “Herkes iğdişe tabi.” Mümkünat gerçekliği oluşturur.

3) İmkansız durmadan atlanandır: “Kimse iğdişten muaf değil.” İmkansızlık sahiliği oluşturur.

4) Olumsal atlanıp durandır: “Herkes iğdişe tabi değil.” Olumsallık hakikati oluşturur.

Formülleri daha elverişli kılmak için Lacan’ın “yazılmama” ifadesi “atlanma” ile karşılandı. Burada “yazılan” terimler (gerekli ve mümkün) eril, “atlanan” terimler (imkansız ve olumsal) dişildir. Her maddede birinci ve ikinci cümle Lacan’ın tercümesidir, üçüncü cümlelerde ise yeni bir kavram dörtlüsü (doğruluk, gerçeklik, sahilik, hakikat) sunuluyor. İncelememize gerekli ve mümkün ile başlayacağız, imkansız ve olumsal ile devam edeceğiz.

Gerekli ve Mümkün

Doğruluk ve gerçeklik simgesel düzenin merkezini ve çevresini oluşturur (S1 ve S2). Her simgesel düzen belli bir doğruluğu –bir lider, bir Tanrı, bir ilke, vb.– merkeze oturtur ve ona dayanarak çevredeki çoğul gerçekliği –kamu, toplum, kurallar, yerleşim, dil, vb.– inşa eder. İlk önce: Bir doğruluk durmadan yazılarak kendi gerekliliğini dayatmalı ve bu yolla merkeze oturmalıdır, yani hegemonya kurarak simgesel düzene egemen olmalıdır. “İğdişten muaf biri var” aksiyomu budur (Fidaner, 2021, 6 Nisan). Örnek: “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var.” Daha sonra: Merkezi ele geçiren doğruluk etrafa ve çevreye doğrultularak simgesel gerçeklik inşa edilir. “Herkes iğdişe tabi” çıkarımı budur; bu tabiyet, yazılıp duran mümkünatlardan oluşan bilgilerdir. Hem doğruluk hem gerçeklik erildir, yani taslamadır, yani “yazılan” terimler aslında “yazılmayan” (atlanan) terimlere bağlıdır. Şimdi o atlanan dişil terimleri ele alalım: İmkansız ve olumsal.

İmkansız

Gerçekliği teşkil eden mümkünatların kesin sınırları ancak imkansızlığa atıfla çizilebilir; ama pratikte asla çizilemez, çünkü imkansız durmadan atlanandır, asla yazılmayandır, satır arasında söylenendir (inter-dit): “Kimse iğdişten muaf değil” gerçeğidir (“gerçekliği” değil). Bunu duymak kaygı uyandırır çünkü doğruluğun eril taslama olduğunu ve simgesel düzenin temelsiz ve gayrimeşru olduğunu açığa çıkarır. Bu kaygı ruhsal olarak işlendikçe, gerçekliğe dair izafi bilgileri geçersiz kılan mutlak bir bilmezlik bilgisi oluşur: Mümkünatlardan en fazla emin olabilirsiniz, onları asla kesinleştiremezsiniz. Kesinleşebilen tek şey imkansızlıktır, o da sürekli yer değiştirir. Örnek: Ölümün kesinliği karşısında hayat ancak bir emanet olabilir. Ama devridaimin (daha doğrusu gurubudaimin; Fidaner, 2021, 26 Ekim) kesinliği karşısında ölüm de bir emanete indirgenir. İkisinin (hayat-ölüm) bileşimine “ömür” deriz. İmkansız erişilmezdir, öte yerdedir, yok yerdedir (utopia), ama o aynı zamanda arzuya yön veren merkezsiz boş merkezdir, uzak ile yakını köprüleyen uzakın burgudur (Fidaner, 2021, 23 Ekim). Bir arzunun sahi olup olmadığını, yaşanan bir olayın sahiden olup olmadığını, son tahlilde imkansızlık belirler. “Senden büyük Allah var” sözü, sarf edildiği bağlama göre imkansızlık ifadesine de dönüşebilir.

Yerleşik eril simgesel gerçeklik, imkansızlık kaygısından kaçış yollarından oluşur. Eril düzenin içinden bakıldığında, imkansızlık, dünyayı oluşturan bütün mümkünatların südur ettiği (yayıldığı) gizli saklı bir kaynak, köken, memba gibi algılanır. Doğa da kadın da aynı fetişçi örtülmeye uğrayarak gizemlileşir: Doğa örtününce Tanrı olur, kadın örtününce Hanımefendi olur. Durmadan atlanan bu imkansızlık aslında Ötekinin eksikliğinden –S(Ⱥ)– ibarettir (Freud’a göre annenin penissiz olmasıdır, Lacan’a göre cinsel ilişkinin imkansızlığıdır, buna semptom da denir) ama bir fetiş nesnesiyle üzeri örtülünce Ötekinin eksikliği ulvi ve ilahi bir kılığa girer. Gerçi bu “suni denge” epey kırılgandır: Südur iyicil yerine kötücül olarak algılandığı anda fetiş nesnesi çabucak fobi nesnesine dönüşebilir: Kaygıdan kaçmanın bir yolu onu hafifleten avuntular bulmaksa, diğer yolu kaygıyı belli bir nesneye doğrultarak korkuya çevirmektir. Fetişçi (veya fobik) örtülmenin bir sütur işlemi olduğunu birazdan göreceğiz. Fetişlerin peşine takılan (veya fobilerden kaçan) eril taslama olsa olsa doğru olabilir, sahi olamaz (Fidaner, 2021, 29 Temmuz). 

Buna göre südur dört şekilde tanımlanabilir:

— Südur imkansızın mümküne çevrilişidir.

— Südur sahiliğin gerçekliğe çevrilişidir.

— Südur durmadan atlananın yazılıp durmasıdır.

— Südur bir semptom etrafında bilgi inşasıdır.

Olumsal

“Herkes iğdişe tabi değil” gözlemi, simgesel gerçekliğin tamamsız (not-all, pas-tout) kaldığına delalet eder. Olumsallık gerçekliği yadsıyarak egemen doğrulukla çelişir, olmayana ergi (abese irca) ile onu boşa düşürür. Kendi gerekliliğini öne sürerek simgesel düzene önce dayanak sonra egemen olan doğruluk aslında olumsaldır yani gereksizdir; kaza eseridir, tesadüf etmiştir, rastgelmiştir, keyfidir. Gereksiz olmasaydı kendini dayatmak zorunda kalmazdı. Her doğruluğun altında yatan ve atlanıp duran hakikat bundan ibarettir: Gereklilik kendini öne sürerek gereklileşir. Olumsallık (hakikat) imkansızlıktan (sahilikten) daha az kaygı verir çünkü boşa düşürdüğü doğruluğun yerine bir başkasının geçmesine müsaade eder. Gereklileşme, arzuya sebep olan küçük a nesnesini birdenbire bir Esas-İmleyen yapıverir; böylece doğruyu doğurur. Bu olayı masaldaki prensesin öptüğü çirkin kurbağanın yakışıklı bir prense dönüşmesine benzetebiliriz. Sütur yani dikişleme işlemi bundan ibarettir (Fidaner, 2021, 12 Ekim). Gereklileşmek hudut çizmek olduğuna göre hem farelerde hem insanlarda prestij, süturun başarısına bağlıdır. Südur sütura bağlıdır: Özneyi diğer imleyenlere temsil ederek gereklileşen Esas-İmleyen, imkansızlığı örtüleyerek simgesel gerçekliği temellendiren fetiş (veya fobi) olur. Dikkat ederseniz doğruluk için dümdüz “kazadır, tesadüftür, rastgeledir” demedik. Öyle deseydik Lacancı özneyi fesheden “bilimselci” bir dikişleme yapmış olurduk. Aksine doğru “keyfidir” yani doğurudur.

Buna göre sütur dört şekilde tanımlanabilir:

— Sütur olumsalın gerekliye çevrilişidir.

— Sütur hakikatin doğruluğa çevrilişidir.

— Sütur atlanıp duranın durmadan yazılmasıdır.

— Sütur bir nesnenin simgeleşmesidir.

Saydığımız on tane kavramı tek bir şemada toplayalım. Sol taraf erildir, sağ taraf dişildir:

Şema mathemlere tercüme edildiğinde sütur-südur bileşiminin Lacancı özneyi teşkil ettiği görülür:

Bu şema Lacan’ın simgesel düzen formülünü sahneler: “İmleyen (S1) özneyi ($) başka imleyenlere  (S2) temsil eder.” Sütur ve südurun çapraz kesişimi olan Lacancı özneyi anlamak için şimdi sütur-südur tanımları arasındaki ince farka odaklanalım. Tanımları hatırlayalım:

— Sütur atlanıp duranın durmadan yazılmasıdır.

— Südur durmadan atlananın yazılıp durmasıdır.

Bunların her ikisi de atlanan bir şeyin yazılmasıdır. Aradaki fark sadece durmayla ilgilidir: Süturda duran durmaz olur, südurda ise durmayan duruverir. Yani sütur (dikiş) simgelemenin başladığı uçta yer alır, südur (yayılım) ise simgelemenin sona erdiği uçta yer alır. Bir mecaza başvurarak aradaki farkı kolayca netleştirebiliriz. Simgesel düzen eğer bir ağaçsa: 

1) Sütur toprağın içine doğru köklerini salmaktır: Kök ağacı toprağa dikişler.

2) Südur dallar ve yapraklarla göğe ve güneşe doğru uzanmaktır: Dallar ağacın yayılımıdır.

Südur sütura bağlıdır, yani gövde ancak kökten yola çıkarak yükselebilir; ama sütura yön veren de südurdur, yani her gövde ancak kendi bulunduğu yere kök salabilir. Südurun sütura yön vermesi köksapta (rhizome) ağaçtan daha belirgindir: Köksap dallanarak uzandığı başka yerlere de kök salabilir. Benzer şekilde: Fareler ve insanlarda prestij ilk bakışta südurdur (aura) yani uzanımdır ama südur sütura bağlıdır yani uzanım kök salmaya bağlıdır, yani gereklileşmeye bağlıdır. Gereklileşen öğeler kalıtıma katılarak gelecek nesillere aktarılabilir, onlara “gen” denir. Moleküler biyolojik düzeyde sütur ve südur, genotip ve fenotiptir.

Kaynakça

Fidaner, I. B. (2021). Lacan’da Cinsiyetlenme Formülleri. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 6 Nisan 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/04/06/lacanda-cinsiyetlenme-formulleri-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2021). Turing Makinesi ve Lacan: Yazma ve Durma. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/05/06/turing-makinesi-ve-lacan-yazma-ve-durma-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2021). Resolving the Žižekian Indecision by Settling the Location of the Fantasy. Žižekian Analysis. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2021. https://zizekanalysis.wordpress.com/2021/05/16/resolving-the-zizekian-indecision-by-settling-the-location-of-the-fantasy-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2021). Doğru (özel sayfa). Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/07/29/dogru-ozel-sayfa/

Fidaner, I. B. (2021). Calhoun and the Murine Oedipal Crisis of Authorization. Žižekian Analysis. Erişim tarihi: 9 Ekim 2021. https://zizekanalysis.wordpress.com/2021/10/09/calhoun-and-the-murine-oedipal-crisis-of-authorization-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2021). Sütur-Südur (derleme). Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 12 Ekim 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/10/12/sutur-sudur-derleme/

Fidaner, I. B. (2021). Uzakın Burgu: Dışadönüşle Burulma ve İçedönüşle Açılma. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 23 Ekim 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/10/23/uzakin-burgu-disadonusle-burulma-ve-icedonusle-acilma-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2021). Kut, Aykut, Aykent: Bengi Dönüş Bengi Düşüş’tür. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 26 Ekim 2021. https://yersizseyler.wordpress.com/2021/10/26/kut-aykut-aykent-bengi-donus-bengi-dusustur-isik-baris-fidaner/

Yong, E. (2017). Ormanların İnterneti. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 17 Mart 2017. https://yersizseyler.wordpress.com/2017/03/17/ormanlarin-interneti-ed-yong/

Önceki İçerikÖteki, Ben ve Beden
Sonraki İçerikAYNADAKİ ÇOCUK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son yazılar

Estetikten Öğrenmeye: Ruhsallıkta Boşluğun İzleri

Yüzünü uzak tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Göremiyorum Yüzünü yakın tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Tat alamıyorum -Şükrü Erbaş Her deneyim anlardan oluşur. Nitekim...

Varoluşsal Nasır

“Vahşet gömülmeyi reddeder. Halk arasındaki inanışlar Hikayeleri anlatılana kadar Mezarlarında yatmayı reddeden Hayaletlerle doludur.” Judith Herman, Travma ve İyileşm Bizim kültürümüzde kötü haber tez yayılır,...

Nasıl Görünüyorum?

İnsan nasıl göründüğünü görebilmek için başka gözlere ihtiyaç duyar. Başka gözler, çok uzakta değil, kısa bir göz mesafesinde, yakındadır....

Kendini Arayan Gafil

                        “Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?Rilke Bu yazı, sözlerini Ahmet Ali Arslan’ın...

Psikanalitik Aile Terapisi

Psikanalizin felsefi alt yapısı kişinin öznelliğinin ve bireysel öyküsünün altını çizer. Ancak psikanalitik kuram kişinin ruhsal gelişimini yakın çevresi,...

Kutsal ve Söz

Aslen sözcükler birer sihirdi. Günümüzde bile söz eski sihir gücünün çoğunu muhafaza etmiştir. İnsan insanı sözle mutlu edebilirken yine...

Narsisistik Füzyon Talebi Olarak Haset

Aman ha! iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini, başarını,sağlamlığını gösterme; haset edilirse yıkıma uğrar. Nazar, nesnelerin kendilerine ait güzelliği, ihtişamı, iyiliği sergilemelerine karşılık;...

Kohut’a Kısa Bir Giriş

1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana...