Cuma, Mart 29, 2024

Rektör Ataması ve Lacan’da Dört Söylem

-

Lacan’ın en temel kavramlarından biri “imleyen”dir (Fidaner, 2020, 6 Temmuz). İmleyen sözdür, söylenen bir şeydir. “İmleyeni kim kime söylüyor?” sorusunu sorduğumuzda “muhatap” kavramına ulaşırız. İmleyenin muhatabı veya sözcüsü olan fail, Lacan’da “Öteki” adıyla anılır (Fidaner, 2020, 19 Eylül). Her birimiz Öteki ile imleyen alışverişini sürdürürüz, böylece imleyenler bizim aracılığımızla Simgesel Düzeni teşkil ederler. İmleyenler aynı “mem”ler gibi onları birbirlerine ileten insanlar aracılığıyla kendi kendilerini çoğaltan enformasyon parçalarıdır (Dawkins, 1976) ki mem kavramının kaynağı Leo Tolstoy’a kadar gider (Žižek, 2020, 18 Mart). Fakat memlerden farklı olarak imleyenler kendi aralarında bir hiyerarşi kurarak Simgesel Düzeni teşkil ederler: İmleyenlerden özel bir tanesi söylemlerin merkezine oturur ve bilgiyi kendi hizmetine sokar. “Esas-İmleyen” adı verilen bu özel imleyenin hangi imleyen olacağı, tarihsel ve konjonktürel koşullara bağlı olarak değişir. Simgesel Düzenin temellerini sarsan bu belirleyici değişikliğin kararlaştırılması siyasetin konusudur. Her siyaset kendi düşüncesinin dayandığı Esas-İmleyeni bayraklaştırarak toplumsal etkisini artırmaya çabalar. Bir Esas-İmleyenin etkisini artırıp siyasal egemenlik kurması toplumsal bilgiyi kendi hizmetine sokması ile anlaşılır. “Bilgi” derken geri kalan imleyenlerden oluşan “imletim zinciri”ni kastediyoruz. Lacan, Esas-İmleyen ve bilgiyi sırasıyla S1 ve S2 ile simgeler. Bu yazıda Boğaziçi Üniversitesine yapılan son rektör ataması vesilesiyle Lacan’ın dört söylemini tek tek ele alacağız (Lacan ve Grigg, 2007; Verhaeghe, 1995).

S1 ile S2 arasında kurulan ilk bağ “Efendi söylemi”dir: Efendi söyleminde S1 S2‘ye komut verir, S2 ise S1‘in sözünü dinler ve elindeki bilgiyi uygulayarak aldığı komutun gereğini yapar. Bu iki unsur Efendi söyleminin görünen yüzüdür. Görünmeyen yüzünde ise iki unsur daha bulunur: (1) S1‘in gizli belirleyeni, $ ile simgelenen bölünmüş öznedir. Efendi’nin bir özne olması, aslında derin bir belirsizlik ve kararsızlık altında hareket ettiği anlamına gelir. (2) S2‘nin ürettiği çıktı ise “a nesnesi” adıyla anılır, bu unsur Efendi’nin elde etmeyi arzuladığı kazancı simgeler. Boğaziçi Üniversitesine yapılan son rektör ataması Efendi söyleminin bir örneğidir. Aslında Efendi söylemi çok genel bir olgudur ve örneklerine her yerde rastlanabilir. Mesela aynı odadaki birine “Lütfen pencereyi kapatır mısınız?” diye rica etmek bile minik bir Efendi söylemi sayılır. Peki rektör atamasından önce Boğaziçi Üniversitesinde Efendi söylemi hiç yok muydu? Elbette vardı, hatta yaygındı. Ama egemen değildi.

Lacan’ın tanımladığı bir diğer söylem “Üniversite söylemi”dir. Üniversite söyleminde S2 a nesnesine hitap eder: Üniversite söylemi arzulanan kazanca (a) hitap eden bilginin (S2) egemenliğidir. Lacan’a göre kapitalist modernleşme Efendi söyleminden Üniversite söylemine geçilmesi ile gerçekleşir: Feodal egemenler kullarına dümdüz komut verirlerdi ama kapitalist egemenler öyle yapmadılar. Kapitalizm vatandaşların arzuladıkları kazançlara (a) hitap eden bilgiler (S2) sundu, örneğin onlara pazar ekonomisinde hem tüketici hem de işçi olarak rol alma fırsatları sundu. Bu söyleme “Üniversite söylemi” adı verilmesinin sebebi üniversitelerde ülkenin toplumsal kazanç arzusunu temsil eden öğrencilere (a) hitap eden bilgiler (S2) sunulmasıdır. Fakat bu söylemin de görünmeyen bir yüzü bulunur: (1) S2 hala gizliden gizliye S1‘e hizmet eder ama bu gerçeği bilinçdışına veya kulis toplantılarına saklar. (2) a nesnesinin ürettiği sonuç bölünmüş öznedir ($) yani belirsizlik ve kararsızlıktır. Örneğin, neoliberal kapitalizm devleti (S1) küçülttüğünü iddia ederken aslında onu gizlice büyütür ve güvencesizliği ($) yaygınlaştırır. Üniversitelerde üretilen bilginin ise projeler (S1) şeklinde fon kaynaklarına kanıtlanması gerekir ve eğitimin öğrencileri ulaştırdığı son durak kararsızlıktır ($). Pencereyi kapattırma örneğini uyarlarsak Üniversite söylemini benimsemek “Biraz soğuk değil mi?” demeye benzer. Masum bilgi paylaşımı görüntüsünün ardında gizlenen pencereyi kapatma komutu, sözü duyan kişide bir kararsızlaşmaya yol açar ve onu simgesel bir angajman içine iter (Onu “Evet soğuk.” ile “Hayır soğuk değil.” arasında bırakır.) Gizlice komut vermek pasif agresyon gibidir. Ama pencereyi kapatan kişi sonuçta kendi isteğiyle hareket ettiğine inandığı için Üniversite söylemi Efendi söylemine kıyasla özgürleşme havası verir ve ondan daha ilerici ve uygar görünür. Feodalizm ve onu takip eden kapitalizm örnekleri bu tarihsel ilerleme ve uygarlaşmayı doğrular gibidir. Fakat kapitalizmin neoliberal dönemini takip eden popülist otoriterleşme döneminde Üniversite söyleminden Efendi söylemine doğru geri dönülmektedir: Kapitalizmin vahşileşmesiyle birlikte adil rekabet yerine keskin bir sağ kalım mücadelesi hâkim olmaktadır. Boğaziçi Üniversitesine yapılan son rektör ataması ve ardından yaşanan olaylar da S2’nin egemenliği (Üniversite söylemi) ile S1’in egemenliği (Efendi söylemi) arasında alevlenen bu tarihsel çatışmayı sahnelemektedir.

Saydığımız iki söylemde de S2 S1’e hizmet eder, Efendi söyleminde bu alenidir, Üniversite söyleminde örtüktür. Peki S1’in S2’ye vurduğu zincir nasıl kırılacaktır? Bunun akla ilk gelen yolu S1’in egemenliğine itiraz ve muhalefet ederek onu boşa düşürmek ve durdurmaktır. Lacan buna “histeri söylemi” adını verir. “Histeri” kelimesi muhalif hareketin cinsel bir sorgulama da içerdiğini belirtir (Boğaziçi örneğinde bu LGBT+ gündemidir). Histeri söyleminde arzunun (a) harekete geçirdiği özne ($) egemene (S1) muhalefet eder ama ona ancak kendi kararsızlığını yansıtabilir, mevcut iktidarın yerini alabilecek bir alternatif ortaya koyamaz. Muhalefeti kırmak isteyen Efendi öznelliği kapsayarak zaptedecek yeni bilgiler (S2) üretmeye yönelir ve bu bilgiler Üniversite söyleminin egemenliğini besler. Histeri söyleminin nihai etkisi mevcut Efendi’nin devrilip yerine bir başka Efendi’nin gelmesidir. Bu yüzden Lacan ‘68 hareketindeki devrimcilere şöyle demişti: “Siz yeni bir Efendi arayan histeriklersiniz. Aradığınızı bulacaksınız.” (Žižek, 2008). Lacan’ın burada kastettiği yeni Efendi, Üniversite söyleminin yükselen kapitalist egemenliğiydi.

Histeri söylemi S1’in küstahlığına isyan ederek S2’nin safını tutar. Ama S2’nin zincirlerini kıramaz, ancak o zincirleri süsleyerek gözlerden uzaklaştırabilir. Histerik muhalefet Üniversite söyleminin temsil ettiği pasif agresif bilgi egemenliği karşısında savunmasızdır. Rektör ataması karşısında gelişen yaygın muhalefetin öznelliğini etkisiz kılmak için Hukuk ve İletişim Fakülteleri kurulmasını bu çerçeve ile açıklayabiliriz. Efendi söylemi muhalefeti kırmak için geçici ve kısmi olarak Üniversite söylemine başvurabilir. Efendi söyleminin maddi gücü karşısında hem histeri hem de Üniversite söylemi idealist kalır. Histeri söylemi mevcut bilgiyi hep yetersiz bulan bir idealisttir, Üniversite söylemi ise mevcut bilgiyi her zaman yeterli bulan bir idealisttir. Hakim gücün maddi kazancını öne sürerek bilgiyi kendi hizmetine sokan Efendi söylemi bu iki idealizmi de etkisiz kılan sinik bir materyalizmdir. Fakat bilgiyle kurulan ilişki dönüştürülürse başka türlü bir materyalizm de mümkün kılınabilir.

S2’yi S1’e bağlayan zincirleri gerçek anlamda kırmak nasıl mümkün olacaktır? Lacan’ın bu soruya yanıtı “analitik söylem”dir. Analitik söylemin temel özelliği, S2’yi öne çıkaran Üniversite söylemi ile S1’i hedef alan histeri söyleminin aksine, imleyenlerin oluşturduğu Simgesel Düzeni (S1 ve S2’yi) geri plana itmesi ve parantez içine almasıdır. Analitik söylem histeri söyleminin gizli kaynağına iner: Arzu nesnesinden (a) yola çıkar ve özneye ($) doğru yönelir. Bu söylemde bilgi (S2) arzu nesnesinin altında yatan gizli belirleyen (yani hakikat) rolünü üstlenir, Esas-İmleyen (S1) ise öznenin yarattığı üründür. Analitik söylemin ürettiği Esas-İmleyen (S1) öznenin arzusundan kaynağını alan gerçek bir alternatifin yetkilendirilmesi anlamına gelir. Bu yeni Esas-İmleyen alternatif bir Efendi söylemini mümkün kılabilir. Bu yüzden analitik söylem teorik bir materyalizmdir.

Kaynaklar:

Dawkins, R. (1976). The Selfish Gene [Gen Bencildir]. Oxford University Press.

Fidaner, I. B. (2020). Signifier Neden Gösteren Değil İmleyen Olarak Çevrilmeli. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2020. https://yersizseyler.wordpress.com/2020/07/06/signifier-neden-gosteren-degil-imleyen-olarak-cevrilmeli-isik-baris-fidaner/

Fidaner, I. B. (2020). Muhataplık ve Dört Söylem. Yersiz Şeyler. Erişim tarihi: 19 Eylül 2020. https://yersizseyler.wordpress.com/2020/09/19/muhataplik-ve-dort-soylem-isik-baris-fidaner/

Lacan, J. & Grigg, R. (2007). The Seminar XVII, The Other Side of Psychoanalysis [Seminer 17, Psikanalizin Öbür Yüzü]. W. W. Norton & Company.

Verhaeghe, P. (1995). From Impossibility to Inability: Lacan’s Theory on the Four Discourses [İmkansızlıktan Yetersizliğe: Lacan’ın Dört Söylem Teorisi]. The Letter. http://doctorabedin.org/wp-content/uploads/2015/07/Lacans-Theory-of-four-discourses.pdf

Žižek, S. (2020). Gözetlemek Ve Cezalandırmak Mı? Evet, Lütfen! Terrabayt. Erişim tarihi: 18 Mart 2020. https://terrabayt.com/dusunce/gozetlemek-ve-cezalandirmak-mi-evet-lutfen/

Žižek, S. (2008). The Ambiguous Legacy of ‘68 [‘68’in Muğlak Mirası]. In These Times. Erişim tarihi: 20 Haziran 2008. https://inthesetimes.com/article/the-ambiguous-legacy-of-68

  • Yazıyı gözden geçiren Zeynep Nur Ayanoğlu’na teşekkürler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son yazılar

Estetikten Öğrenmeye: Ruhsallıkta Boşluğun İzleri

Yüzünü uzak tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Göremiyorum Yüzünü yakın tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Tat alamıyorum -Şükrü Erbaş Her deneyim anlardan oluşur. Nitekim...

Varoluşsal Nasır

“Vahşet gömülmeyi reddeder. Halk arasındaki inanışlar Hikayeleri anlatılana kadar Mezarlarında yatmayı reddeden Hayaletlerle doludur.” Judith Herman, Travma ve İyileşm Bizim kültürümüzde kötü haber tez yayılır,...

Nasıl Görünüyorum?

İnsan nasıl göründüğünü görebilmek için başka gözlere ihtiyaç duyar. Başka gözler, çok uzakta değil, kısa bir göz mesafesinde, yakındadır....

Kendini Arayan Gafil

                        “Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?Rilke Bu yazı, sözlerini Ahmet Ali Arslan’ın...

Psikanalitik Aile Terapisi

Psikanalizin felsefi alt yapısı kişinin öznelliğinin ve bireysel öyküsünün altını çizer. Ancak psikanalitik kuram kişinin ruhsal gelişimini yakın çevresi,...

Kutsal ve Söz

Aslen sözcükler birer sihirdi. Günümüzde bile söz eski sihir gücünün çoğunu muhafaza etmiştir. İnsan insanı sözle mutlu edebilirken yine...

Narsisistik Füzyon Talebi Olarak Haset

Aman ha! iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini, başarını,sağlamlığını gösterme; haset edilirse yıkıma uğrar. Nazar, nesnelerin kendilerine ait güzelliği, ihtişamı, iyiliği sergilemelerine karşılık;...

Kohut’a Kısa Bir Giriş

1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana...