“Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.”
Turgut Uyar
Öz-şefkat hem nezaket hem cesarettir. Bireyin kendi elinden tutup sevdiği birine gösterdiği hassasiyeti, anlayışı ve kabulü kendisine de göstermesi demektir (Çarmıklı, 2018). Öz-şefkat, bireyin acı ve başarısızlık gibi durumlarda kendisini sert ve acımasız bir dille eleştirmesi, kendisini yaşamdan soyutlaması değil; kendisine karşı nazik, kibar ve yargısız davranması, yaşanılan durumu insanların birçoğunun yaşadığı deneyimin bir parçası olduğunu kabul etmesiyle ilgilidir (Uyanık ve Çevik, 2020).
Öz-şefkat, gözlemleyen öz ile acı çeken öz arasında duygulanımsal bağın kurulmasıdır. Gözlemleyen özün, acı çeken öze gösterdiği sevecen ve koşulsuz ilgi öz-şefkattir. Gözlemleyen öz; fark eden, kendiliğine tanıklık edendir. Acı çeken öz ise yaşanılan olumsuzluğu deneyimleyen öz’dür. Gözlemleyen öz, gökyüzüne benzetilmektedir. Gökyüzü ile yeryüzü arasında hangi hava durumu gerçekleşirse gerçekleşsin gökyüzü her zaman oradadır. Gökyüzü yalnızca güneşli havalardan, yağmurdan ve kardan oluşmadığı gibi birey de yalnızca duygu, düşünce ve davranışlarından oluşmamaktadır. Ben ve benim ayrımı bu şekilde yapılabilmektedir. Birey “Kaygılıyım.” ifadesini gözlemleyen öz’e göre “Kaygılı hissediyorum.” şeklinde deneyime tanıklık eden bir ifadeye dönüştürmektedir. Öz-şefkat, gözlemleyen öz ve acı çeken öz arasına faydalı bir mesafe koymaktadır (Vatan, 2019).
Bireyin; deneyimlerine, duygularına, düşüncelerine ve davranışlarına; bütünlüklü olarak yaşamına ve var oluşuna duyduğu şefkat ile hissettiği yakınlık öz-şefkati içermektedir. Bireyin kendisine “Neye ihtiyacım var?” sorusunu sorabilmesi ve bu soruya verdiği cevap doğrultusunda yaşamına özen gösterebilmesi öz-şefkat bağlamında değerlendirilmektedir. Günlük yaşamın getirdiği sorumluluklar karşısında kişinin kendisi ile ilgilenebilmesi, çevresine duyarlı oluşunun yanında öncelikle kendi ihtiyaçlarına duyarlı olması oldukça önemlidir. Burada benlik bilinci önem kazanmaktadır. Bireyler çoğu zaman bencillik ile benlik bilincini ayırt etmekte zorlanmaktadır. Hayır diyebilme ve sınırlarını koruyabilme becerileri bu ayrımda destek olan kaynaklardır. Sınırlar; bedensel, kişisel ve duygusal olmak üzere üç grupta incelenmektedir. Rahatsızlıkla hissedilen bir temas, bireyin kişiliği ile örtüşmeyen bir davranış, bireyin duygularının yok sayıldığı veya özgürce ifade edemediği durumlarda sınırların ihlal edilmesinden söz edilmektedir. Bireyin sınırlarını tanıdığı, kendisine iyi gelen ve gelmeyenlerin ayırdına vardığı noktada hayır diyebilme becerisi gelişmektedir (Esmergül ve Küskü, 2019). Kierkegaard’a göre en ağır umutsuzluk biçimi, kişinin kendisi olmayı seçmemesi ya da kendisi olmaya razı olmaması ile ilişkilidir (Rogers, 2002). Oysa kişinin gerçekten kendisi olan o benliği seçmeyi istemesi, insanın en anlamlı sorumluluğudur.
Psikolojik iyi oluş; bireyin öncelikli olarak kendisi ile nitelikli ilişki kurması, çevresiyle sağlıklı ilişkilere sahip olması, anlamlı amaçlarını sürdürmesi, kendisini gerçekleştirme çabası içerisinde olması ile işlevselliğini devam ettirebilmesi gibi süreçleri içermektedir. Birey, attığı adımların direkt olarak sonucu yerine yaşam yolculuğunda kendisine güvenerek deneyime açık hale geldiğinde süreç olmaya razı olmaktadır (Rogers, 2020). Deneyime açık hale geldiğinde ise karşılaştığı her türlü durumda; çektiği acıları da, mutluluklarda olduğu gibi kapsayıcı bir şekilde yaşamaktadır. Kendini suçlama, sabote etme, değersizlik ve suçluluk duygularına kapılmak yerine sorumluluğunu alarak duygularını yaşayabilmektedir. Yaşam, bireylerin kontrol edebildikleri ve kontrol edemedikleri durumları içermektedir. Bu noktada neyin nasıl kontrol edilebileceği ile kontrol edilemeyen ile nasıl başa çıkılabileceği bireyler için önemlidir. Bireyin sınırları dahilinde sahip olduğu özgürlük ile yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alması yaşam kalitesini artırmaktadır. “Seçen kişi benim.” ve “Yaşanılan deneyimin değerini belirleyen benim.” diyebilmek, hem bireye can katan hem de ürkütücü bir gerçekleşmedir. Bu noktada birey, akışkan ve durmaksızın devam eden bir sürecin katılımcısı olarak yaşamayı öğrenen ve deneyimlerinin içerisinde sürekli kendisinin yeni yönlerini keşfeden olmaktadır (Rogers, 2002).
Kaygılı ve kaçıngan bağlanma örüntüleri ile öz-şefkat düzeyi arasında negatif yönlü ilişki bulunmaktadır. Bağlanma örüntülerinin öz-şefkat düzeyine etkisi dikkate alındığında ebeveynlere, çocuklarda öz-şefkat gelişimi konusu ile ilgili bilgilendirici seminerlerin düzenlenmesi önem kazanmaktadır. Öz-şefkat ile ilgili verilen eğitimler, bireylerin yaşam doyumları ve psikolojik sağlamlık düzeyleri üzerinde etkili olacaktır (Demirhan, 2020).
Çocukluk çağı olumsuz yaşantıları, bireyler üzerinde uzun süreli etkiler bırakabilmektedir. Bu süreçte bireyin travmatik yaşantıları değerlendirme biçimi önemli rol oynamaktadır. Kendini suçlama, utanç duyma ve değersizlik hisleri psikolojik problemlerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Öz-şefkatin geliştirilmesinin suçluluk ve utanç duygularını azaltarak özellikle depresyon semptomları üzerinde etkili olduğu görülmüştür (Akcan ve Taşören, 2020).
Öz-şefkat düzeyi yüksek olan bireyler, yaşamda tüm duyguları olduğu gibi deneyimlemeye izin vermekte, zor zamanlardan geçerken yargılama ve suçlama olmaksızın kendilerine şefkatli bir şekilde eşlik etmektedir. Bireyin kendisine yönelik yargılayıcı tutumu ile çevrenin beklentilerini karşılamaya yönelik yüksek beklentileri, kendini sabote etme eğilimini etkilemekte ve bunun sonucunda psikolojik iyi oluş düzeyinde azalmaya sebep olmaktadır. Öz-şefkat düzeyinin artması ise psikolojik iyi oluşu olumlu etkilemektedir. Öz-şefkatin psikolojik sağlık üzerinde koruyucu rolü bulunmaktadır (Alaloğlu, 2020).
Kaynakça
Akcan, G. ve Taşören A. B. (2020). Genç Yetişkinlerde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantıları, Öz-şefkat ve Duygu Düzenleme Becerileri Depresyon Belirtilerini Yordar mı? Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Dergisi, 37(2).
Alaloğlu, G. (2020). Mükemmeliyetçilik, Kendini Sabotaj, Öz-şefkat ve Psikolojik İyi Oluş Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi. T. C. Maltepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Çarmıklı Z. (2018). Pembe Fili Düşünme. İnkılap Kitapevi Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Demirhan, A. K. (2020), Beliren Yetişkinlerin İyi Oluşlarının Öz Şefkat ve Bağlanma Özellikleri Bakımından İncelenmesi, T.C. Maltepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Esmergül, Ö. ve Küskü Ö. (ed.), Müthiş Psikoloji, (2019). Hayır Diyebilme Sanatı, Destek Yayınları.
Rogers, C. (2002). Kişi Olmaya Dair. (A. Babacan, Çev.). Okuyan Us Yayınları.
Uyanık, N. ve Çevik, Ö. (2020). Öz-Şefkat Gelişiminde Bilişsel Formülasyonun Rolü. International Journal of Current Approaches in Language, Education and Social Sciences, 2(2), 660-674.
Uyar, T. (2008). Göğe Bakma Durağı. Yapıkredi Yayınları.
Vatan, S. (2019). Duygu düzenlemenin şahdamarı: Öz şefkat. Pivolka, 9(31), 1-3.