Salı, Aralık 3, 2024

“Ne Seninle Ne Sensiz” Romantik İlişkilerde Bağımlılık

-

Bağımlılık denildiğinde akıllara yalnızca “maddelere olan bağımlılık” gelmektedir; fakat bağımlılık kavramı yalnızca “madde” ile sınırlı değildir.  İnsan, maddelere bağımlı olabildiği gibi ilişkilere de bağımlı olabilmektedir (Yüncü ve Havaçeliği Atlam, 2016). “İlişki Bağımlılığı” terimini literatürde ilk kullanan isimler: Peele ve Brodsky’dir. 1975 yılında ise bu terim, bağımlılık olarak tanımlanmıştır (Peele ve Brodsky,1975).  Bağımlı bir ilişki içerisinde olan insan ilişkisini “insanın nefesini kesen, hayat ile bağlantısını koparan bir ilişki” olarak tanımlamış; ilişkisi, hayatının merkezi olmuştur (Sussman, 2010). Kişi, tıpkı madde kullanım bozukluğunda olduğu gibi tüm ilgi alanlarını bırakarak yalnızca ilişkisine odaklanır. “Partnerinin yokluğu” onlar için âdeta “nefessiz kalmak” anlamına gelir. “Onsuz yaşayamam, onsuz hiçbir şeyim!” cümlesi bu tip ilişkilerde sıkça duyulmaktadır. Kişi için bu tarz bir ilişki, “güven ve rahatlık veren bir sığınak” olarak hissedilmektedir. Kişi; ilişkiden alınan mutluluk, haz ve doyum sayesinde ilişki içinde kalmaya devam etmektedir ve bu ilişkinin sürmesiyle bağımlılık döngüsüne girmiş olmaktadır. Çoğu kişi bu bağımlı ilişkilerin “gerçek” aşk olduğunu düşünmektedir; ancak uzaktan “hoş” görünen bu ilişkilerin kişinin hayatını olumsuz yönde etkilediği bir gerçektir.  Kişi, bu tarz bir ilişki içindeyken kendisini dahi yok sayıp sadece partneri için yaşam sürmektedir.  İlişki içinde yaşanan olumsuzlukları dahi görmezden gelmektedir. “O beni çok seviyor, o yüzden beni kıskanıp kısıtlıyor.” tarzı cümleleri birçok defa kendisine ve çevresindeki insanlara söylemektedir. Genellikle ilk zamanlarda, bağımlı kişinin partneri de bunun zararını fark etmemektedir. Aslında kişi, fiziksel ve psikolojik olarak tükenme yaşamaktadır.

Araştırmacıların İlişki Bağımlılığı ile İlgili Tanımları

Bireda (1990) ilişki bağımlılığında genellikle 3 tip tepkinin ortaya çıktığını vurgulamıştır: Tamamıyla ilişkiye/partnere adanma, partnerden/ilişkiden beklenen gerçek dışı talepler, partnere/ilişkiye gösterilen aşırı tepkilerdir. Hunter vd., (1981) ilişki bağımlılığının temelinin “doldurulamayan boşluk hissi” olduğunu söylemiştir. Kişi, bu boşluk hissini partner ve ilişki ile doldurmaktadır. İlişki, kişinin konfor alanıdır. Bu konfor alanından çıkıldığında kişi kendini oldukça çaresiz ve mutsuz hissetmektedir. Griffin-Shelley (1993)’e göre ilişki bağımlılığında kişi ilişkinin etkisi altındayken gerçeklikten uzaklaşır, kontrolünü kaybeder ve partnerini idealize eder, âdeta bambaşka bir dünyanın içinde yaşar. Halpern (2003) ilişki bağımlılığındaki “aşermeyi” partnere karşı duyulan karşı konulmaz arzu olarak tanımlar. Partner yanında yokken kişinin zihninde devamlı partnerin hayali dolaşır ve devamlı onunla kavuşma anı düşlenir. Tıpkı madde kullanımı olan kişinin maddeye kavuşma anını düşlemesi gibi.

Sussman (2010) ilişki bağımlılığı tanı ölçütlerini, “DSM-IV Madde Kullanım Bozukluğu” tanı ölçütlerini baz alarak geliştirmiştir. Aşağıda yer alan tanı ölçütleri, ilişkilerde sergilenen davranışlara göre düşünülmelidir:

1- İlişki içinde istenilen “duygusal etkiyi” elde edebilmek için gösterilen belirgin bir çaba,

2- Ayrılık durumlarında kişinin deneyimlediği umutsuzluk, yalnızlık ve özlem hissi gibi yoksunluğa benzeyen öznel dürtüler,

3- Ayrılık durumunda “yoksunluk duygusundan” kurtulmak için partnerine ihtiyaç duyma,

3-İlişkiden dolayı sosyal ve kariyer alanlarından uzaklaşma,

4- İlişki içinde deneyimlenen fiziksel ve psikolojik sorunlara rağmen, ilişkiyi devam ettirmeye duyulan istek ve bu davranışı sürdürme,

5- İlişkinin yoğunluğunu azaltma veya ilişkiyi sonlandırmak için bir istek duyma ve bunun için çaba harcama,

6- Zamanının çoğunu hem duygusal hem de gerçek anlamda ilişkiye verme.

Nörobilim Alanında Yapılmış Bazı Çalışmalar

Beynin ödül merkezinin “sevilen nesne” tarafından aktive edildiği; bu nedenle kişinin haz, mutluluk ve doyum hissi deneyimlediği saptanmıştır. Alanda yapılan nörobilim çalışmalarında, ilişki bağımlılığının bu süreçlerinin madde bağımlılığına benzediği gözlemlenmiştir. Yapılan FMRI çalışmasında yoğun ve mutlu romantik ilişkisi olan 7 kadın ve 7 erkek ile çalışma yapılmış, kişilere partnerlerinin fotoğrafları gösterilmiştir. FMRI görüntülerinde, beynin ödül sisteminden sorumlu olan ventral tegmental ve caudate nucleus kısımlarında aktivasyon olduğu saptanmıştır. Ayrıca bu kısımlar haz, dikkat ve motivasyondan sorumlu bölgelerdir (Fischer, 2014).

İlişkilerdeki Hayaletler: Bağlanma Stilleri Günümüz İlişkilerini Etkiler Mi?

Bağlanma bir köprü gibidir; bu köprü sayesinde kişi diğeriyle derinliği olan duygusal bir bağ kurar. (Ainsworth, 1973; Bowlby, 1969). Bu köprünün kurulması insanların birbirlerine “ulaşabilmesi” için oldukça önemlidir. Bowlby, çocuğun bakım verenle olan ilişkisini; sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimi açısından önemini değerlendirmektedir. Çoğu kişi bağlanmanın yalnızca çocuklukta kalan bir durum olduğunu düşünmektedir. Oysaki bağlanma sistemi, sadece çocuklukla sınırlı değildir; bireyin tüm yaşamı boyunca deneyimlediği duygusal ilişkileri de kapsamaktadır.

Bağlanma stilleri aşağıdaki gibidir:

Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma stilinde kişi, ilişkisinde duygularını rahatça aktarabilen, yakınlık konusunda kendini rahat hisseden, sevgi ve şefkat dolu biridir.

Kaygılı Bağlanma: Bu bağlanma stilindeki kişinin, ilişki içinde yakınlık kurma ihtiyaçları vardır. Zihninde, ilişkisi hakkında devamlı birtakım senaryolar ile meşguldür ve âdeta diken üstünde olmaktadır. Bunun nedeni; ilişkisinde karşı tarafın sevgisine güvenmemesi, sürekli bir kaygı ve endişe hissetmesidir.

Kaçıngan Bağlanma: Bu bağlanma stilindeki kişi için yakınlık, âdeta “kafes” içinde olmak gibidir. Özgürlüğünü kaybedeceğini düşünür ve bu nedenle ilişkisinde mesafeli ve soğuktur.

Bağlanma ve ilişki bağımlılığı arasındaki ilişkiyi inceleyen bazı çalışmalar yapılmıştır. Örneğin; bağlanma stilleri ve ilişki bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını inceleyen bir çalışmada, yaş aralığı 25-40 arasında olan 306 kadın üniversite öğrencisi ile görüşülmüştür. Çalışmada,  katılımcılara “Yetişkin Bağlanma” ve “Aşka Yönelik Tutum” ölçekleri uygulanmıştır. Çalışmaların sonucunda, kaygılı bağlanmanın ilişki bağımlılığı ile anlamlı bir ilişkisi olduğu; güvenli ve kaçıngan bağlanma stili ile anlamlı bir ilişkisi olmadığı bulunmuştur (Honari, 2015). 290 üniversite öğrencisiyle yapılan diğer bir çalışmaya ise 117 kadın ve 173 erkek katılmıştır. Çalışmada katılımcılara “Yetişkin Bağlanma” ve “Tutkulu Aşk” ölçekleri uygulanmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarında da kaygılı bağlanma stili ile ilişki bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş; yapılan çoklu regresyon analizinde ise kaygılı bağlanma stilinin ilişki bağımlılığını yordadığı görülmüştür (Ahmadi vd., 2013). Özetle görülmektedir ki bağlanma stilleri sadece çocuklukta kalmaz, bir gölge gibi yaşamın her evresinde bizi takip eder.

Sonuç

Görüldüğü üzere bağımlılık, çok geniş bir alana yayılmış bir terimdir ve yalnızca madde ile sınırlı değildir. Kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen “ilişki bağımlılığının” mutlaka ele alınması gerekmektedir. Madde kullanım bozukluğunda olduğu gibi, ilişki bağımlılığında da kişilerin “nesnelerinden” beklentileri giderek artmakta ve kişi, bağımlılık döngüsüne girmektedir. Yapılan nörobilim çalışmalarında, madde kullanım bozukluğu ile ilişki bağımlılığının benzer süreçlerinin olduğu saptanmıştır. İlişki yaşayan kişinin, bağlanma örüntüsü incelendiğinde ise “kaygılı” bağlanma stilinin ilişki bağımlılığı ile ilişkisi olduğu; kaygılı bağlanma stilinin ilişki bağımlılığını yordadığı yapılan çalışmalarca saptanmıştır. Bu bağlamda, araştırmacıların çalışmalarında bağlanma stillerini mutlaka göz önünde bulundurmaları; koruyucu, önleyici çalışmalar geliştirmesi ve uygulaması oldukça önemlidir. Ek olarak, “İlişki Bağımlılığı” DSM tanı kriterleri sistemine uygun hâle getirilerek “davranışsal bağımlılıklar” adı altında yerini almalıdır.

Kaynakça

Ahmadi, V., Davoudi, I., Ghazaei, M., & Mardani, M. (2013). Prevalence of obsessive love and its association with attachment styles. Procedia-Social and Behavioral Sciences84, 696-700.

Ainsworth, M. D. S. (1973). The development of infant-mother attachment. In B. Cardwell & H. Ricciuti (Eds.), Review of child development research (Vol. 3, pp. 1-94) Chicago: University of Chicago Press.

Bireda, M. R. (1990). Love addiction: A guide to emotional independence. New Harbinger Publications.

Bowlby, J. (1969). Attachment: Attachment and loss. Basic.

Fisher, H. E. (2014). The tyranny of love: Love addiction—an anthropologist’s view. In Behavioral Addictions (pp. 237-265). Academic Press.

Griffin-Shelley, E. (1993). Sex and love addiction: Definition and overview. Outpatient treatment of sex and love addicts, 5-19.

Halpern, H. M. (2003). How to break your addiction to a person. Bantam.

Honari, B., & Saremi, A. A. (2015). The study of relationship between attachment styles and obsessive love style. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 165(6), 152-159.

Hunter, M. S., & MS, H. (1981). A scale to measure love addiction. Psych Rep 1981; 48:582

Peele, S., & Brodsky, A. (1975). Love and Addiction. Stanton Peel with Archie Brodsky. Taplinger/Signet..

Sussman, S. (2010). Love addiction: Definition, etiology, treatment. Sexual Addiction & Compulsivity, 17(1), 31-45.

Yüncü, Z., & Havaçeliği Atlam, D., (2016). Addiction Diagnosis and Treatment in Interpersonal Relationships. Psikiyatride Güncel. Vol.6, 240-251.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son yazılar

Estetikten Öğrenmeye: Ruhsallıkta Boşluğun İzleri

Yüzünü uzak tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Göremiyorum Yüzünü yakın tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Tat alamıyorum -Şükrü Erbaş Her deneyim anlardan oluşur. Nitekim...

Varoluşsal Nasır

“Vahşet gömülmeyi reddeder. Halk arasındaki inanışlar Hikayeleri anlatılana kadar Mezarlarında yatmayı reddeden Hayaletlerle doludur.” Judith Herman, Travma ve İyileşm Bizim kültürümüzde kötü haber tez yayılır,...

Nasıl Görünüyorum?

İnsan nasıl göründüğünü görebilmek için başka gözlere ihtiyaç duyar. Başka gözler, çok uzakta değil, kısa bir göz mesafesinde, yakındadır....

Kendini Arayan Gafil

                        “Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?Rilke Bu yazı, sözlerini Ahmet Ali Arslan’ın...

Psikanalitik Aile Terapisi

Psikanalizin felsefi alt yapısı kişinin öznelliğinin ve bireysel öyküsünün altını çizer. Ancak psikanalitik kuram kişinin ruhsal gelişimini yakın çevresi,...

Kutsal ve Söz

Aslen sözcükler birer sihirdi. Günümüzde bile söz eski sihir gücünün çoğunu muhafaza etmiştir. İnsan insanı sözle mutlu edebilirken yine...

Narsisistik Füzyon Talebi Olarak Haset

Aman ha! iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini, başarını,sağlamlığını gösterme; haset edilirse yıkıma uğrar. Nazar, nesnelerin kendilerine ait güzelliği, ihtişamı, iyiliği sergilemelerine karşılık;...

Kohut’a Kısa Bir Giriş

1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana...