Cumartesi, Temmuz 27, 2024

Analitik Psikoloji Bağlamında Masalların İncelenmesi

-

                                                                                                      “Masallar, yorumlanmayı beklerler.”

                                                                                                                                            Max Lüthi

Freud’un kişiliği açıklamada ortaya koyduğu psikoseksüel gelişim evreleri; oral, anal, fallik, gizil ve genital dönem olmak üzere beş bölümde incelenmektedir. Oral dönem, doğumdan 1.5 yaşa kadar olan süreçtir ve insan yavrusu emme davranışı ile doyuma ulaşmaktadır. Oral dönemde anne ile çocuk arasındaki güçlü bağlar ön plandadır, bu dönem preödipal dönem olarak ifade edilmektedir ve henüz baba bir rakip olarak ortaya çıkmamıştır, çocuğun tüm ilgisi birincil sevgi nesnesi olan annenin üzerindedir. İkinci evre olan anal dönem, dışkılama yolu ile haz alındığı 1.5 ile 3 yaş arasındaki dönemdir. Fallik dönem, 3 ile 5 yaş arasındaki cinsel bölgelerin keşfedildiği dönemdir. Cinsel farklılıkların algılanmaya başlanması ile birlikte çocuğun ilgisi karşı cinsiyetteki ebeveyne yönelmektedir. Bilinçdışında yaşanan bu süreçler, fallik dönemi kapsamaktadır ve ödipal dönem olarak ifade edilmektedir. Bu dönem ile birlikte çocuğun hayatına olumlu veya olumsuz olarak algıladığı baba da dahil olmaktadır. Bu dönemin meselelerinin işlendiği masallarda kahramanın cinsiyeti önemlidir. Masal kahramanı erkek ise rakipleri masal kahramanından daha güçlü ve yenilmesi imkansız görünen; ejderhalar, devler, krallar olmaktadır. Masalı dinleyen çocuğun gündelik hayatındaki rakibine yani babasına benzer bir rakibi bulunmaktadır. Masal kahramanı, anneyi simgeleyen prensese ulaşmak için babanın simgesi olan engelleri aşmak durumundadır. “Kahramanın kız olduğu masallarda ise onun karşısında zalim üvey anne, cadı veya büyücüler bulunmaktadır. Bu figürler, masalı dinleyen kız çocuğunun hayatını zorlaştıran anneyi temsil etmektedir. Masal kahramanı, babayı simgeleyen prense ulaşmak için cadı, büyücü, kötü kalpli kraliçenin ortaya çıkardığı zorluklarla mücadele etmektedir” (Ulus, 2018). 6-11 yaş arası gizil yani latent dönemdir ve cinsellik için geçici bir durgunluk söz konusudur. İnsan yavrusu bu dönemde hemcinsleri ile yakın arkadaş ilişkileri kurmaktadır. 11-13 yaş arası ise genital dönemdir, cinsel dürtüler başta olmak üzere dürtülerin yoğunluğu söz konusudur (Yayla, 2019). Bu makalede masallar, analitik psikoloji kuramları ve Freud’un Psikoseksüel Gelişim Evreleri üzerinden incelenmiştir.

Masallar; olağanüstü unsurlar, kişi ve olayları konu edinen, zaman ve mekan unsurları belirsiz, duyulan geçmiş zaman ”mış” kipi ile anlatılan düşsel kısa öykülerdir. ‘Kelime olarak “Atalardan kalma hikmetler, ibretli sözler” anlamları taşıyan “mesel” kelimesinden türemiştir’ (Agvan ve Asutay, 2018). Gelişim sürecinde insan yavrusunun meselelerinin büyük bir kısmı ebeveynleri ile ilgili olmaktadır. Kendinden büyük ve güçlü olan ebeveynleri ile ilgili duygularının açığa çıkması insan yavrusunun pek tercih ettiği bir durum değildir ve masallar bu meseleleri üstü kapalı bir biçimde ele almaktadır. Örneğin bir masalda kahramanın, iki devi kavga ettirerek kontrol altına alması, dürtüler ile dış dünyanın zıt güçlerini nötr hale getirerek denge durumunu sağlamasını göstermektedir. Kahramanın yuvasından herhangi bir sebeple ayrılması ve yoğun mücadeleler sonrası evlenmesi ise ebeveyn ilişkilerinde yaşadığı ödipal çatışmayı; anneye bağımlılığı ve baba ile rekabeti aşarak dengeli bir kişilik inşa etmesine yapılan vurgudur (Altay, 2019).

“İyilerin kazandığı, kötülerin kaybettiği, erkeklerin kahramanlıklarını sergilerken kadınların beyaz atlı prensini beklediği masallarda işlenen konular; toplumun ahlakını yansıtan ve getirdiği sözde adalet duygusu ile ahlakın adresini gösterir niteliktedir. Bu noktada her masal, kusurlu bir yaşamsal düzenin biçimlenişine aracılık eden gizli bir telkin yöntemi olarak da görülmektedir” (Agvan ve Asutay, 2018).

“Masallar, mitler ve rüyalar bilinçdışının ürünleridir. Masallar ve mitler kolektif bilinçdışının resimlenmesi; rüyalar ise kolektif bilinçdışından beslenen ilkel kaynaklar ile kişisel bilinçdışının ürünüdür.” (Agvan ve Asutay, 2018).

Rüyalarda olduğu gibi arzuların doyumuna yönelik olan masallar, sembolik bir biçimde insan yavrularına, gelecekte onları bekleyen olası çatışmaları bilinçdışında içgüdüsel olarak anlayabileceği bir kodlama gerçekleştirir. Kahramanların maceralarında karşı karşıya kaldıkları zorluklar, idden gelen saf dürtüler ile bu dürtüleri dış dünyanın gerçekliğine uyarlama gayretinde olan ego arasındaki çatışmaları ifade etmektedir (Altay, 2019). Masallar, ”Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde…” gibi tekerlemeler ile başlamaktadır. Masalların bu şekilde başlaması ile zaman ve mekan algısının belirsizliği sağlanmaktadır. Söz konusu belirsizlik, masalın evrensel olabilmesine yani masalı okuyucunun zihninin derinliklerinde tamamen hayal gücüne bağlı bir şekilde kurgulayabilmesine olanak tanımaktadır (Agvan ve Asutay, 2018).

Preödipal evrede, çocuğun iç dünyası anne ile meşgul iken, bir sonraki evre olan ödipal evrede bu ilişkiye baba da dahil olmaktadır. Preödipal evrenin meselelerine yoğunlaşan masallarda genellikle baba zayıf ve etkisizdir. Hansel ve Gratel, Külkedisi, Pamuk Prenses, Güzel ve Çirkin masalları bu noktada örnek gösterilebilir. Çocuğa bariz bir kötülük yapmasa da üvey annenin yaşattıklarına karşı sessiz duruşu ile baba kötülüğe destek olmaktadır. Bazen de üvey anne ile iş birliği yapmaktadır. Masallardaki babanın bu tarzdaki konumu çocuk ile anne arasındaki preödipal bağın koparılmasına işarettir (Demir, 2020).

Masallarda evlilik, mutlu son olarak ifade edilmektedir, her derdin devası evlilik olarak gösterilmektedir. Masallara göre evlilik; statü kazanmanın, daha iyi bir benliğe ulaşmanın yöntemidir ve bundan sonrasının güzelliklerle dolu olduğu bir yeniden doğuşu simgelemektedir (Agvan ve Asutay, 2018). Jung’a göre ise yeniden doğuş süreci; kendini gerçekleştirme, yaşamında irade sahibi olma, seçimlerinin sorumluluğunu üstlenme yolunda atılan adımlarla ifade edilmektedir. Fiziksel ve psikolojik yorgunluk, bedensel rahatsızlıklar, duygulanımsal problemler, özgüven ve özsaygı zedeleyici yaşantılar karşısında kişilik azalması gerçekleşmektedir ve bunu ruh kaybı olarak ifade etmektedir (Ulus, 2018). Bu durumun telafisi yani büyümenin ve bireyleşmenin başka bir ifadesi olarak anne karnına benzeyen sandık ile balkabağından arabalara girip oradan çıkmalar, yanma ve küllerinden yeniden doğma sürecine örnek olmaktadır. Kardeşlerin varlığını kabullenme de yeniden doğuş simgesidir. Kahraman artık büyüdüğünün farkına vararak küçük kardeşlerin daha çok ilgiye ihtiyaç duyduklarını kabul etmektedir. Masallarda kör olmak, henüz büyümediği, gelişimin sağlanamadığının göstergesidir. Külkedisi’nde üvey kardeşlerin gözlerinin oyulması bu ifadeye örnektir, çünkü Külkedisi büyümüştür ve ayakkabı kardeşlerine değil ona uygundur. Pamuk Prenses’in prensin öpücüğü ile uyanması ve cam tabuttan çıkışında görüldüğü gibi anneden bağımsızlaşma ve bununla birlikte babanın desteği ile gelişimi kabul etme ifade edilmektedir. Çocuğun gelişimine bakıldığında en önemli yaşantılardan biri anneden ayrılıştır. Fiziksel olarak doğum ile başlayan bu süreç; ek gıdaya geçilmesi, sütten kesilme, okula başlama gibi yaşantılarla devam etmektedir. 0-3 yaş aralığındaki meselelere odaklanan masalların çoğunda annenin ölmesi veya iyi anneye hiç yer verilmemesi görülmektedir. Masallarda annenin ölümü ile çocuğun hayatındaki rolünün değişimi anlatılmaktadır. Masalların başında kahramanın doğumu sırasında veya sonrasında annesinin ölümü, iyi annenin yani preödipal annenin yok oluşunu göstermektedir. Bu da ebeveynlerin çocuğa sınırları ifade ettiğinin ve belirli sorumluluklar verdiğinin ifadesidir. Anne öldükten sonra gelen üvey anne ise çocuğa hayır diyen, sınırları belirten annenin temsilidir (Ulus, 2018).

Masallarda topuklu ayakkabılar, özellikle kırmızı renkli olan terlikler fiziksel gücü, hareketi ve canlılığı temsil etmektedir. Özellikle kırmızı renkli olan elma da yasak tutkunun temsilidir. Erich Fromm’a göre ise bu tarz nesnelerle karşılaşan kahraman artık küçük bir kız değildir; olgunlaşmaya adım atmıştır ve bu adımın hayatına getireceği yenilik ve tehlikeler ile yüzleşme sürecindedir (Demir, 2020). Ayakkabı aynı zamanda sorumlulukların ve büyümenin bir sembolüdür. Ayakkabıyı giymek istememek sorumluluklardan kaçış ve büyümekten korkuyu gösterirken istemediği halde ayakkabının ayağına uygun olması ise istese de istemese de büyümüş ve olgunlaşma adımlarını atıyor olduğunun göstergesidir (Ulus, 2018). Masallarda üvey annenin kahramanı yiyecek ile zehirleyerek öldürme isteğiyle oral meselelere vurgu yapılmaktadır. İnsan yavrusunun doğumdan 1.5 yaşına kadar yaşadığı süreç olan oral evrede haz kaynağı ağızdır ve cinsel aktivite henüz yemek ve içmekten kopmamıştır. Bu evrede emme davranışı önem kazanmaktadır. Emme davranışı ile karın doymakta, güvende olma ve sevilme duyguları deneyimlenmektedir. Yiyecek ile zehirleme ise anneden kopuş yani memeden ayrılış olarak yorumlanmaktadır (Yayla, 2019). Üvey annenin kahramana hiç yiyecek vermemesi de oral evreye atıftır. Masallardaki üvey anneler genellikle masalın ana kahramanı olan çocuğu sevmemekte, çocuğun güzelliğini kıskanmakta ve ağır işler yaptırmaktadır. Söz konusu üvey anne, öz olarak sevebilme yeteneğinden mahrumdur ve sanılanın aksine kendisine karşı sevgisi yok denecek kadar azdır. Üvey annenin çocuğu kıskanmasının sebebi, üvey annenin çocukluğunda babasına duyduğu aşkı açığa çıkarmasıdır. Bu sebeple üvey anne, çocuğun babası tarafından sevilmesini ve ilgi görmesini kaldıramamaktadır. Aynı zamanda Jung’un Dört Arketip eserindeki bakımını sağlayarak büyüten iyi anne arketipi, duygusal olan anne arketipi ve zehirleyen, baştan çıkaran anne arketipi olarak üçe ayırdığı anne tipleri incelendiğinde; masallardaki üvey anneler zehirleyen, baştan çıkaran anne arketipi grubundadır (Demir, 2020).

Masallarda yardımcı hayvanların varlığı söz konusudur. Bu hayvanlar bazen iyi bazen kötü özellikler taşımaktadır. Jung’un Dört Arketip eserinde hayvanlar hakkında; insanlar gibi davrandıklarından ve insanlardan üstün bir bilgeliğe sahip olduklarından bahsetmiştir. Hayvanların, masalın ana kahramanına dostluk göstermesi ve öğütler vermesi buna örnektir (Demir, 2020). Bu durumda ruh arketipinin hayvanlar aracılığı ile ifade edildiğini masallarda görmekteyiz. Masallardaki yılan ise yeryüzündeki yaşam döngülerinin bir sembolüdür. Hastalığın, şifanın, yaşam ve ölümün bilinçdışı bir yansımasıdır (Balıkçı, 2018). Masal kahramanın gücünü, hayvanlarla iyi ilişkiler kurmaktan alması; insan doğasının hayvani yönünün temsil edilerek bu yanın bastırılmadan ölçülü bir şekilde işlemlenmesi gerektiğini göstermektedir (Altay, 2019).

Masallar genellikle iyilerin kazanması, kötülerin kaybetmesi veya cezalandırılması ile sonuçlanmaktadır. Merhamet, olumlu bir duygudur. Masalda kahramanın, kötülere merhamet etmesi ve cezalandırılmasını önlemesi; olumlu merhamet duygusunun kötülere fayda sağlamasına örnektir. Masallarda iyiliğin karşılığı olarak altın, gümüş, yiyecek ve içecekler ödül olarak sunulmaktadır. Freud, bilinçdışı ürünü olan rüya, masal ve mitlerde para ile pisliğin ilişkili olduğunu ifade etmektedir. İnsan için en değerli ve en değersiz madde arasındaki zıtlığın, altın ile dışkı arasında benzerlik ilişkisi kurduğunu belirtmiştir (Demir, 2020).

KAYNAKÇA

Sarı, A. E. ve Cemile A. (2008). Masalların Psikanalizi. Salkımsöğüt Yayınları.

Agvan, Ö. ve Asutay, H. (2018). Bir Anti-Masal Örneği Olarak Cam Ayakkabıları Reddeden Vejetaryen Külkedisi, Humanitas-Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 6(11), 225-238.

Altay, A. (2020). Masalların Büyüsü: Masalların İşlenişi, Önemi ve Psikanalitik Anlamları. Milli Folklor, 16(128), 278-279.

Balıkçı, Ş. (2018). Şahmeran Efsanesi ve Yılan Tılsımlarının Psikanalitik Açıdan Değerlendirilmesi. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi, 1(1), 53-64.

Demir, R. (2020), Üvey Anne ile Fatma Masalının Psikanalitik Yöntemle İncelenmesi, Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4(2), 499-512.

Ulus, A. G. (2018). Psikanalitik Yaklaşıma Göre” Ahu Melek” Masalı. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Dergisi (IBAD), 81-87.

Lüthi, M. (1986). The European folktale: Form and nature (Vol. 393). Indiana university press.

Yayla, E. (2019). Nardaniye Hanım Masalı’nı Psikanalitik Halk Bilimi Kuramı Çerçevesinde İnceleme Denemesi, Uluslararası Çocuk Edebiyatı ve Eğitim Araştırmaları Dergisi (ÇEDAR), 3(2), 57-66.

Jung, C. G. (2015). Dört Arketip. (Z. Aksu Yılmazer, çev.). Metis Yayıncılık.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son yazılar

Estetikten Öğrenmeye: Ruhsallıkta Boşluğun İzleri

Yüzünü uzak tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Göremiyorum Yüzünü yakın tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Tat alamıyorum -Şükrü Erbaş Her deneyim anlardan oluşur. Nitekim...

Varoluşsal Nasır

“Vahşet gömülmeyi reddeder. Halk arasındaki inanışlar Hikayeleri anlatılana kadar Mezarlarında yatmayı reddeden Hayaletlerle doludur.” Judith Herman, Travma ve İyileşm Bizim kültürümüzde kötü haber tez yayılır,...

Nasıl Görünüyorum?

İnsan nasıl göründüğünü görebilmek için başka gözlere ihtiyaç duyar. Başka gözler, çok uzakta değil, kısa bir göz mesafesinde, yakındadır....

Kendini Arayan Gafil

                        “Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?Rilke Bu yazı, sözlerini Ahmet Ali Arslan’ın...

Psikanalitik Aile Terapisi

Psikanalizin felsefi alt yapısı kişinin öznelliğinin ve bireysel öyküsünün altını çizer. Ancak psikanalitik kuram kişinin ruhsal gelişimini yakın çevresi,...

Kutsal ve Söz

Aslen sözcükler birer sihirdi. Günümüzde bile söz eski sihir gücünün çoğunu muhafaza etmiştir. İnsan insanı sözle mutlu edebilirken yine...

Narsisistik Füzyon Talebi Olarak Haset

Aman ha! iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini, başarını,sağlamlığını gösterme; haset edilirse yıkıma uğrar. Nazar, nesnelerin kendilerine ait güzelliği, ihtişamı, iyiliği sergilemelerine karşılık;...

Kohut’a Kısa Bir Giriş

1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana...