1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana kadar geleneksel psikanalizin en ateşli savunucularından biriydi. Kohut, Oidipus Kompleksi, dürtü kuramına yapılan vurgu ve narsizmin ele alınışı gibi konulardaki fikir ayrılıkları sonucu kendi öğretisini psikanalizden ayırarak “Kendilik Psikolojisi” adı altında toplamıştır. Psikoterapi sürecinde eşduyum konusuna yaptığı vurgu, geleneksel kuramda patolojik bakış açısıyla ele alınan narsizm konusunda getirdiği yenilikler ve insanın doğumundan ölümüne kadarki süreçte ilişkisel bir varlık olduğunu öne sürmesi Kohut’un adını tarihe altın harflerle yazmıştır.
Kendilik
Kohut’un tanımına göre “Kendilik, başkaları tarafından da fark edilen ben diye tanımlanabilecek bir alandaki tutarlılık ve aynılığın zaman içindeki devamıdır.” (Yurduşen, 2015). Kohut, kendiliğin bireyin geçmişini temsil ettiğini, yapısında barındırdığı hedefler, hırslar ve idealler ile kişiye motivasyon sağlayarak bugününü ve geleceğini şekillendirdiğini söylemektedir (Kohut,1977). Kohut kendiliğin bakımverenlerle etkileşim içerisinde meydana geldiğini ve çocuğun birikmiş dürtü enerjilerini boşaltmaya çalışan değil proaktif ve uyarıcı arayan bir canlı olduğunu ifade etmiştir. Kendiliğin hem oluşması hem de tutarlı ve bütün bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için etkileşime ihtiyacı vardır. Kohut’a göre kendiliğin nesne/ilişki ihtiyacı tüm yaşam boyunca devam etmektedir.
Kendilik Nesnesi
Nasıl ki insan fizyolojisinin yemeğe, suya ve oksijene ihtiyacı varsa insan ruhsallığının da psikolojik olarak var olabilmesi için bakımverenleri, yani kendilik nesneleri ile etkileşime ihtiyacı vardır (Çınarbaş ve Okay, 2021). Başlangıçta çocuğun kendilik nesneleri bakım verenleri iken daha sonradan bu çevresindeki diğer önemli insanlar olabilir. Kohut kendilik nesnelerinin işlevlerini narsistik boyutuyla, yani kişiye onay ve destek sunarak var eden, varlığını onaylayan ötekiler anlamı ile kullanmıştır. Bireyin kendiliğinin ve narsizminin gelişiminde kendilik nesnelerinin işlevini ileride irdeleyeceğiz, şimdilik kendilik nesnelerini, dışarıdan içeriye alınan (dönüştürerek içselleştirme) ve varlıklarında bütünlük ve istikrar, eksikliklerinde ise kaos ve parçalanma hislerine yol açan yaşantılar olarak tanımlayabiliriz (Palombo, Bendicsen ve Koch, 2018).
Bipolar Bir Yapı Olan Kendiliğin Gelişimi
Kendiliğin, özellikle yaşamın başlarında bakımverenler ile etkileşim halinde olmasının bireyin ruhsal sağlığı açısından zaruri olduğunu ifade etmiştik. Kohut kendiliği iki kutuplu bir yapı olarak tarif etmiştir. Kendiliğin bu iki kutbunun gelişmi aynı zamanda narsizmin gelişimi ve olgunlaşması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Kohut’a göre bireyde sağlıklı bir narsizm için kendiliğin iki kutbunun kendilik nesneleri tarafından beslenmesi gerekmektedir.
Büyüklenmeci Kendilik ve İdealleştirilmiş Ebeveyn İmagosu
Büyüklenmeci kendilik ihtiyacında karşımıza Kohut’un ünlü kavramı “aynalanma” ortaya çıkar. Kohut’a göre büyüklenmeci kendilik; görülmek, beğenilmek ve hayran olunmak; ebeveynlerinin gözündeki gururu görmek ister (Çınarbaş ve Okay, 2021). Kendilik nesnesi olarak annenin bu işlevlerini Kohut “aynalamak” olarak adlandırmıştır. Bu süreç sağlıklı ve optimal hayal kırıklıklarıyla geçtiği sürece kişi yetişkinliğinde kendisini değerli ve yeterli hissedecektir.
Kendiliğin ikinci kutbu olan idealleştirilmiş ebeveyn imagosu’dur. Burada her şeye kadir, omnipotent bir ötekine duyulan ihtiyaç vardır. Çocukların, genellikle babalarına atfettiği bu yanılsama, kendilerini özellikle stresli anlarda güvende hissetmelerine yardımcı olur. Çocuk onun kanatları altında olup onun mükemmelliğine katılmak, onunla bir olmak ve bu güçlü figürle bir olarak kendisini de mükemmel hissetmek ister (Çınarbaş ve Okay, 2021). Bu süreç sağlıklı ve optimal hayal kırıklıklarıyla geçtiği sürece kişi yetişkinliğinde idealist ve kendini düzenleme becerilerine sahip olur.
Bahsettiğimiz bu kendilik nesneleri ve ihtiyaçları zaman içerisinde ve belirli şartlar sağlandığında kendilikle bütünleşirler. Kohut buna psikoterapi pratiğinden hareketle dönüştürerek içselleştirme adını vermiştir. Yukarıda bahsedilen kendilik nesnesi ihtiyaçları fantezi niteliğine sahiptir, ebeveynlerin çocuğa optimal hayal kırıklıkları yaşatarak kademeli olarak bu fanteziyi gerçeklikle temas ettirmesi gerekmektedir. Sonuç olarak çocuk hem bu omnipotent fantezi dünyasına yaptığı yatırımı çeker hem de bir zamanlar dışarıdan temin ettiği ihtiyaçlarını artık kendi kendini temin edebilir ve ötekilerin bakışlarına görece daha az bağımlı hale gelir.
Psikopatoloji
Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, bakım verenlerin kendilik nesnesi olarak çocuğun aynalama ve idealizasyon ihtiyaçlarını yerine getirmemesi ve optimal hayal kırıklıkları sağlayamaması patolojik bir narsizm ve sağlıksız bir kendiliğin gelişmesine yol açmaktadır.
Kohut klinik pratiğinden yola çıkarak ölüm ve kayıplar gibi travmatik yaşantıların tehlikleli olabileceğini ancak asıl tehlikenin bakım veren ile çocuğun ilişkisindeki süreğen eşduyumsuz deneyimle olduğunu söylemiştir (Çınarbaş ve Okay, 2021). Kohut’un psikoterapide eşduyuma vurgu yapmasının temel sebebi de budur. Örneğin Bahadır ve Anlı (2012)’ya göre kendiliğin büyüklenmeci kutbu konusunda empatik olmayan bir anne çocuğun aynalanma ihtiyacını karşılayamazsa travmatik hayal kırıklıkları oluşur. Çocuğun narsistik kendiliği değişime uğramadan kalır ve ileride kişi “kendilik değerinin gerçek dışı olarak değerlendirilmesi” ile “aşağılık duyguları” arasında salınır. Tersine travmatik hayal kırıklığı idealize edilmiş ebeveyn imagosu kutbunda yaşanırsa çocuk yetişkin olduğunda kaygı anlarında dışarıda “kaynaşılmak istenen bir güç kaynağı” arayışı ile “savunmacı büyüklenmeci kendilik” kavramı arasında salınır (Bahadır ve Anlı, 2012).
Sonuç Olarak
Kohut bizlere sağlıklı bir narsizmin sağlıklı bir kendilik için zaruri olduğunu, kendilik nesnelerine aynı yoğunlukta olmasa da yaşamımızın başından sonuna kadar ihtiyacımız olduğunu, çocukluk döneminde empatik, aynalayabilen, idealize edilebilen ve optimal hayal kırıklıkları yaşatabilen ebeveynlerin ise sağlıklı bir narsizm gelişiminin önünü açtığını öğretmiştir.
KAYNAKÇA
Anlı, İ. ve Bahadır, G. (2012). Kendilik Psikolojisine Göre Narsistik ve Sınır Kişilik Bozukluğu. Psikoloji Çalışmaları, 27, 1-12.
Kohut, H. (2017) Kendiliğin Yeniden Yapılanması. (O. Çelebi, çev.). Metis Yayınları. (Orijinal eserin yayın tarihi: 1977)
Okay, D. ve Canel-Çınarbaş, D. (2021). Kendilik Psikolojisi Yaklaşımı Üzerinden Bir Çekingen Kişilik Olgusunun İncelenmesi. Nesne, 9(19), 204-220.
Palombo, J., Bendicsen, H. Ve Koch, J.B. (2018).Psikanalitik Gelişim Teorileri Rehberi. (F. Helvacıoğlu, çev.). Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları. (Orijinal eserin yayım tarihi: 2009)
Yurduşen, S. (2015). Ebeveyn Kaybı ve Kardeş Doğumunun Kendilik Psikolojisi Üzerine Etkisi, Ayna Klinik Psikoloji Dergisi, 2(2), 1-12.