Perşembe, Kasım 21, 2024

Terapi Odasındaki Yalnızlık: Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Terapisinde Karşı Aktarım Tepkileri

-

Özet

Narsisistik Kişilik Bozukluğu’nun (NKB) temel özelliklerinde; beğenilmek için bitmek bilmeyen bir arzu, kendilerine yönelik yoğun ilgi, çevredekilerin duygularına ve ihtiyaçlarına karşı kayıtsızlık yer almaktadır. Terapilerde, terapistin kendisinde uyandırılan duygu, düşünce ve karşısındaki kişi için bir şey yapma arzusu karşı aktarım olarak tanımlanmaktadır. NKB ile çalışan terapistlerin karşı aktarım tepkilerinin incelendiği çalışmalarda, terapi süreçlerinde değersizlik, yetersizlik; yücelik, mükemmellik gibi çeşitli karşı aktarım tepkileri deneyimledikleri bulunmuştur. Terapistlerin bu karşı aktarım tepkilerini algılaması ve değerlendirmesi terapi süreci için oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Narsisistik Kişilik Bozukluğu, Terapi, Karşı Aktarım

Terapi Odasındaki Yalnızlık:
Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Terapisinde Karşı Aktarım Tepkileri

Narsisizm terimi; Antik Yunan’da yaşayan yakışıklı, zeki, genç olduğu kadar kibirli olan Narkissos’un hikâyesinden gelir. Bu genç adam çevresindeki herkese yukarıdan bakıp, herkesi aşağılayan ve kimseyi kendine yakıştırmayan yönleri olan biridir. Bundan dolayı Narkissos, tanrılar tarafından cezalandırılır ve göldeki kendi yansımasına âşık olur. Narkissos, her gün yansımasını görmeye su kenarına gider.  Bilir ki ona sarılmak, ona ulaşmak mümkün değildir. Bu umutsuzluk onu hasta eder ve Narkissos o gölün kenarında ölür (Pellize ve Bremmer,1987).

Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB) denildiğinde de akıllara gelen en temel özelliklerden biri, abartılı özsevidir. Ek olarak bu kişiliklerde çevresi tarafından beğenilme, arzu edilme ihtiyacı, davranış ve fantezilerindeki üstünlük duyguları, biricik olduğunu düşünme ve karşı tarafın duygu ve ihtiyaçlarını kavrayamama da görülmektedir. Aslında en derinde; ağır değersizlik hisleri, özgüvensizlik, benliğe yabancılaşma hâli yatmaktadır (Volkan, 2007).

Terapi Yolcuğu ve Karşı Aktarım

NKB, psikoterapide tedavi edilmesi en zor olan kişiliklerden biridir (Tanzilli vd., 2015). Yaşanılan bu zorluğun büyük bir kısmı, tedavi sırasında gelişen zorlayıcı karşı aktarım modelleri nedeniyle ortaya çıkmaktadır (Huprich, 2008). “Karşı aktarım”; terapistin terapilerde kendisinde uyandırılan duygularını, düşüncelerini yansıtmasının yanında karşısındaki birey için bir şeyler yapma isteği ile de ilişkilidir. Bu tepkiler, terapilerde beklenen bir durumdur. Terapist, terapi sırasında kendi içinde meydana gelen bu duygu ve davranışları ele alıp mutlaka değerlendirmelidir. Diğer bir zorluk ise NKB olan bireylerin terapi devamlılığını sağlamaktır. Bu bireyler, yapıcı bir terapötik ilişkiyi içtenlikle kuramayıp ve genellikle terapilerini de yarım bırakabilmektedir (Muzi vd., 2017).

Bu bireylerin terapiye gelme nedenleri genellikle “karşı odaklı” olmaktadır, bu nedenle formlara ilişki sorunları yazanlar da sıkça görülmektedir. Terapi yolcuğu başlandığında bu kişiliklerde “tek başınalık” durumu görülmektedir. Terapi süreci boyunca terapist, bu bireyler tarafından görmezden gelinmiş veyahut onunla aynı odada değilmiş gibi hissetmektedir. NKB olan birey ise  kendi kendine konuşuyor, âdeta kendi balonunun içinde yaşıyor gibidir. Süreç boyunca ne terapist bireye ne de hasta birey terapiste dokunabilmektedir. Terapistin sorduğu sorulara yüzeysel cevaplar verebilir ya da detaya girmeden başka konulardan bahsedebilmektedir. Bu durum, bireyin kendini koruyup güvensiz hissetmemesi için gerçekleştirdiği bilinçdışı bir davranıştır. Yapılan çalışmalarda bu bireylerle gerçekleştirilen terapilerde, terapistin empati kurmakta zorlandığı ve onlara daha az yakınlık hissettiği görülmüştür. Bu nedenle, terapötik ilişki kurulması da güçleşmektedir (Huprich, 2008).

Bu terapi yolculuğunda, terapist tarafından deneyimlenen birçok karşı aktarım tepkisi yer almaktadır. Örneğin; terapistini değersizleştiren birey, terapistte uyku hâli ve terapi içinde sıkılma gibi karşı-aktarım tepkilerine yol açabilmektedir. Bu karşı aktarım tepkileri, özellikle yeni başlayan terapistlerde bazen yıkıcı olabilmektedir. Örneğin, terapistin profesyonel görünmemek gibi bir kaygısı olabilir ve kendini yetersiz hissedebilmektedir. Bazen de bunun tam tersi karşı-aktarım tepkileri ile de karşılaşılabilir. Terapistini en iyisi gibi gören bir birey, terapistte üstünlük duygularını tetikleyebilmektedir. Bu, terapi ilişkisini etkileyebilecek önemli bir durum olduğu için terapistin bu karşı-aktarım tepkisini iyi ele alması gerekmektedir.

NKB ile çalışan terapistlerin karşı-aktarım tepkilerini inceleyen çalışmalarda terapistlerin bilişsel, davranışsal ve bedensel karşı-aktarım tepkilerine odaklanılmıştır. 67 klinik psikolog ile yapılan bir çalışmada, terapistler iki gruba ayrılmıştır. İlk grubu, NKB olan ve aynı zamanda ek bir kişilik bozukluğunun da eşlik ettiği bireylerle çalışan terapistler; ikinci grubu ise yalnızca NKB olan bireylerle çalışan terapistler oluşturmuştur ve bu iki grup karşılaştırılmıştır. Yapılan çalışmanın sonuçlarına göre; NKB ve aynı zamanda ek bir kişilik bozukluğu olan bireylerle çalışan terapistlerin ek tanı olmayanlarla çalışanlara kıyasla daha fazla çaresiz, yetersiz ve bunalmış hissettiği görülmüştür (Muzi ve Ronningstam, 2017). Aynı çalışmada; terapistin cinsiyeti, tecrübesi ve terapinin süresi ile karşı-aktarım tepkileri arasındaki ilişkiye de bakılmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, cinsiyet ve terapinin süresi ile karşı aktarım tepkileri arasında anlamlı ilişki bulunmazken terapistin tecrübesi ve karşı aktarım tepkileri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Diğer bir bulgu da ise terapistin tecrübesi ile tatminlik düzeyi arasında pozitif bir ilişki; çaresiz, yetersiz ve bunalmışlık karşı-aktarım tepkileri ile negatif bir ilişki bulunmuştur (Muzi ve Ronningstam, 2017).  Herman vd., (2018)’in yaptığı çalışmada ise terapistler, karşı aktarım tepkilerini yoğun olarak yaşadıklarını ve engellenmişlik hissini de sıkça deneyimlediklerini bildirilmişlerdir. 30 psikoterapistle yapılan diğer bir çalışmada, karşı aktarım tepkilerinin %46’sının ellerini çapraz bağlama, baş ağrısı gibi bedensel tepkiler olduğu görülmüştür (Samuels, 1985).

NKB’de bireyler, herhangi bir gözlemi de olumsuz değerlendirebilmektedir. Bu kişilikler için eleştiri, öz-değeri öldürebilecek kadar güçlü etkiye sahip bir zehirdir. En nötr soru bile eleştiri olarak algılanabilmektedir. “Terapist, âdeta bana ateş etmek için bekliyor.” şeklinde düşündükleri için terapide yapılan müdahalelere karşı kayıtsız kalabilmektedirler. Bu tür davranışlar; terapist için kışkırtıcı olabilmekte ve terapiste öfkeli, dışlanmış, değersiz hissettirebilmektedir.

Sonuç

NKB ile çalışan terapistler; birçok duygusal, bilişsel ve bedensel karşı aktarım tepkileri deneyimlemektedir. Bu süreçte kontrolü ele alabilmek için terapist, bu karşı aktarım reaksiyonlarının farkında olmalıdır. Karşı-aktarım tepkilerini etkili bir şekilde yöneten terapistlerin, karşı aktarımı yönetemeyen terapistlerden daha iyi tedavi sonuçları elde etme olasılığı yüksektir.

Kaynakça:

Herman, A. D., Brunell, A. B., & Foster, J. D. (2018). Handbook of trait narcissism.

Huprich, S. K. (2008). Narcissistic Patients and New Therapists: Conceptualization, Treatment, and Managing Countertransference. Jason Aronson.

Pellizer, E., & Bremmer, J. (1987). On Reading the Narcissus Story. Interpretations of Greek Mythology. Croom Helm, 107-120.

Samuels, A. (1985). Countertransference, the ‘Mundus Imaginalis’ and a research project. Journal of Analytical Psychology, 30(1), 47-71.

Tanzilli, A., Colli, A., Muzi, L., & Lingiardi, V. (2015). Clinician emotional response toward narcissistic patients: a preliminary report. Research in Psychotherapy: Psychopathology, Process and Outcome.

Tanzilli, A., Muzi, L., Ronningstam, E., & Lingiardi, V. (2017). Countertransference when working with narcissistic personality disorder: An empirical investigation. Psychotherapy, 54(2), 184.

Volkan, V. (2007). Özsevinin Dokusu. (B. Özbaran ve Ş. Parıldar, Çev.). İzmir Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı, 182.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son yazılar

Estetikten Öğrenmeye: Ruhsallıkta Boşluğun İzleri

Yüzünü uzak tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Göremiyorum Yüzünü yakın tut biraz Dünya geçiyor olanca görkemiyle Tat alamıyorum -Şükrü Erbaş Her deneyim anlardan oluşur. Nitekim...

Varoluşsal Nasır

“Vahşet gömülmeyi reddeder. Halk arasındaki inanışlar Hikayeleri anlatılana kadar Mezarlarında yatmayı reddeden Hayaletlerle doludur.” Judith Herman, Travma ve İyileşm Bizim kültürümüzde kötü haber tez yayılır,...

Nasıl Görünüyorum?

İnsan nasıl göründüğünü görebilmek için başka gözlere ihtiyaç duyar. Başka gözler, çok uzakta değil, kısa bir göz mesafesinde, yakındadır....

Kendini Arayan Gafil

                        “Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?Rilke Bu yazı, sözlerini Ahmet Ali Arslan’ın...

Psikanalitik Aile Terapisi

Psikanalizin felsefi alt yapısı kişinin öznelliğinin ve bireysel öyküsünün altını çizer. Ancak psikanalitik kuram kişinin ruhsal gelişimini yakın çevresi,...

Kutsal ve Söz

Aslen sözcükler birer sihirdi. Günümüzde bile söz eski sihir gücünün çoğunu muhafaza etmiştir. İnsan insanı sözle mutlu edebilirken yine...

Narsisistik Füzyon Talebi Olarak Haset

Aman ha! iyiliğini, güzelliğini, zenginliğini, başarını,sağlamlığını gösterme; haset edilirse yıkıma uğrar. Nazar, nesnelerin kendilerine ait güzelliği, ihtişamı, iyiliği sergilemelerine karşılık;...

Kohut’a Kısa Bir Giriş

1913 yılında Viyana’da dünyaya gelen ve psikanaliz serüvenini Chicago Psikanaliz Enstitüsü’nde sürdüren Heinz Kohut, kuramsal farklılıklardan dolayı yollarını ayırana...